Ülgen
Sudur yolu ile Kayra Kan'dan meydana gelmiş gökteki üç ilahtan ilkidir. Altay ve Yenisey çevrelerinde Ülgen adı kullanılır. Farsçada Kuday(Hüda). Yakutlarda Ai Toyon. Kuzeybatı Moğolistan'daki Soyutlar "büyük han" anlamında Kayra Han der. Altaylarda "merhametli sema" anlamında Tengere Kayra Han kullanılır. Kazak ve Kırgız lehçelerinde "büyük" ve "ulu", Buryat şivesinde "ulu yer" anlamına gelir. Çoğunlıkla Göktanrı yerine kullanılan bu sözcük bazı Türk topluluklarında Yer tanrı olabileceğine işaret eder. Ülgen ismi geç dönemlerde Bay Ülgen(ulu zengin) olarak kullanılır.
Ülgen ay, güneş ve yıldızlardan yukarıda yaşar. Ülgenin bulunduğu yere uzanan yoldaki engelleri sadece şaman aşabilir. Şaman yanlızca engellerden biri olan Kutup Yıldızına kadar ulaşabilir. Altın kapılı sarayı ve altın tahtı bulunan Ülgen insan şeklinde tasavvur edilir. Şaman davullarında Ülgenin birçok sıfatı olduğu görülür. Dualarda beyaz parlak(ak ayas), parlak hakan(ayas kaan), gürültücü(künürtçi), yakıcı(küygekçi), şimşekçi(yalgınçı) şeklinde ifade edilir. Ülgene kurban sunmak önemlidir. Altaylılarda Ülgen'e 3-6-9 yada 12 yılda bir tören yapılarak üç yaşında (muhtemelen beyaz) bir kısrak kurban edilir. Ülgen'e kurban sunulması onun göktanrı olmadığına işaret eder. Erken dönemler hariç Göktanrı'ya kanlı kurban sunulmamıştır. Birçok yerde ezeli ve ebedi kabul edilir. İnsanın ve dünyanın yaradılışında önemli rol oynar. Atmosfer olaylarını düzenler, yıldızları idare eder. Gökkuşağının insan ve hayvanların başlarını, kirpik ve göbeklerini yaratmıştır. İnsanların yaşadığı yerleri yoktan var eden O'dur.
Ülgen'in yedi oğlu vardır; Karakuş (muhtemelen kartal), karşıt, Buura Kaan (Pura Kan), Burça Kan, Yaşıl Kan, Baktı Kan (Paktı Kan), Er Kanı. Karakuş sanat tarihindeki yırtıcı kuş tasvirlerinin yaygın olması sebebiyle önemlidir. Kartal aynı zamanda Göktanrı'nın da simgesidir.
Ülgen'in 9 kızı Akkızlar yada Kıyanlar denilen ilham perileridir. Bunları temsilen kukla biçiminde yapılan tözler Şaman giysisine iliştirilir.
ÜLGEN’İN UŞAKLARI
Yayık: İnsanları kötülükten koruyan ve hayat veren bu ruh Ülgen tarafından gönderilmiş ve O'ndan sudur etmiş, göksel bir ruhtur. İnsanlarla Ülgen arasında elçilik görevi yapar. Şaman dualarında Ülgen'in emireri, kızıl bulut sırmalı, dizgini gökkuşağı, kamçısı boz alev olan gökten haber alan bir tanrıdır. Toplulukların ve kişilerin yaratılışına yardımcı olmuş, aile ocağına şekil vermiş, Ak Yayık olarak da anılır. A. İnan'a göre Yayık rehberlik etmezse Şaman göklere çıkamaz. Bu durum tartışmalıdır. Çünkü Şaman'ın göğe çıkmasına yardımcı başka tanrı ve ruhlar da vardır.
Anohin'e göre Altaylılar Yayık'ın kötülüklerden korumak, hayat vermek için insanlar arasına gönderildiğini, insanlarla birlikte yaşadığına inanır. Bu sebeple Kuday adıyla da anılır. Bu tanrı için Yayık Kaldırma denilen Saçı töreni yapılır. Tören İlkbaharda davarların ve kısrakların sağılan ilk sütüyle, bulgurun karışımından yapılan lapanın saçılması şeklindedir.
Radloff'un Altaylılardan yaptığı derlemelerle Anohin'in aktardıkları arasında uyuşmazlıklar vardır. Radloff 5. katta en yüksek yaratan tanrı Kuday Yayuçi'nin olduğundan söz eder. Bay Ülgen'in iki oğlundan biri olan yayıktan daha sonra bahseder. Onun derlemesinde birinci oğuldan May Ana olarak söz eder. Diğeri insanların hamisi ve piri olan May Ata olarak adlandırılır. Ülgen'in iki oğlunun yaşadığı yer göğün 3. katıdır. Burada Türk Mitolojisi için önemli öğeler bulunur. Yaşamın kaynağı olarak kabul edilen Süt Ak Köl ve kutsal bir dağ olan Süro Dağı burada bulunur. Bu dağda yedi Kuday yani yedi tanrı yaşar. Bu tanrıların halkı, Yayuçi (yaratan) denilen ruhlar , koruyucu melekler ve insanlara eşlik eden ruhlardır. İyi insanların doğru yolda olanların yani Aktuların yaşadıkları Ak Cennet buradadır. Cennetteki bu ruhlar yaşayan insanların ataları olup, zamanla yarı tanrı olarak hayattaki akrabalarına yardım ederler.
Radloff Yer-Su tanrıları ve ruhlarından söz ederken Talay Kan'a "Taşmış Suların Hanı" anlamında Yayık Han da denildiğini belirtir.
Eliade Yayık'ın Şaman'ın esrik (sarhoş, mest, sermest) yolculuğunda başvurduğu yardımcılardan bir ruh yada tanrı olduğu kabul edilir.
Suyla: At gözlü kartal denen bu tanrı-ruh göksel ruhlar sınıfındandır. İnsanları korur ve aralarında yaşar. Su, ay, güneş parçalarından yaratılmıştır. Altaylılar'a göre bu ruh insanın hayatını değerlendirir ve haytında gerçekleşecek değişiklikleri haber verir. Yayık birlikte kurbanın canını Ülgen2e götüren bu ruh Esrik yolculuğunda şamanı yolundan çevirmek isteyen kötü ruhlardan korur.
Karlık: Suyla ile birlikte görülen onunkine benzer görevi olan bir ruhtur. işareti muhtemelen dumandır. Anohin'e göre onun adına çadırın tepesindeki açıklıktan ocakta bulunan ateş üzerine duman çıkması için su serpilir.
Utkuci: Şamnın kurbanını Ülgene ileten ve bu tanrının elçisi sayılan bu ruhtur. Yer yüzüne inmediği için şamanı gökte karşılayarak onun dileklerini Ülgene ulaştırır. Sunulan kurbanıda alarak Ülgene taktim eder. Atlınkazığa kadar gelmiş olan şamana geri dönerken üzerine bineceği bir kaz verilir. Şaman ve eşlikçileri (Yayık, Suyla, Karlık) bu hayvanın sırtına binerek yeryüzüne iner.
Yıldırım Tanrısı: Bazı Şamanistler gökle ilgili kimi unsurları da ilah kabul ederler. Yıldırım Tanrısı bu gruptandır. Yerdeki kötü ruhları izleyen bu tanrı, kötü ruhların saklandığı varsayılan ağaçların ateşini gönderir. Üzerine yıldırım düşen ağaçtan bir parça alınıp saklanırsa ovaya kötü ruhların ve cinlerin girmemesi sağlanır. Bazı Türk toplulukları Yıldırım Tanrısı'na süt yada ayran saçıyorlardı.
Savaş Tanrıları ve Yukarı Dünyanın Hastalık veren Kötü Ruhları
Yakutlar'da, kıskançlık, düşmanlık ve acımasızlığın tanrıları olan İblis Kuha ve Ohol Uola savaş tanrılarıdır. Göğün çeşitli yerlerinde bulunan ve insanlara çeşitli hastalıkları gönderen kötü ruhlar ise Hagdan Buuray Toyon, Dohsun Duyar, Dalbar Çuonah, Çaaday Bolloh, Kere Ubahalaah Hatun ve Cabahağ Buuray Toyon'dur.
Türk topluluklarında savaş tanrısı olan başka tanrı ve kahramanlar da vardır. Erlik bazen savaş tanrısı kimliğine bürünür. Ch'ih-yo, Alp-Er Tunga gibi kahramanların da bu konuyla ilişkisi vardır.
Yer-Su (Orta Dünya ve Aşağı Dünya) Tanrıları ve Ruhları
Orhun yazıtlarının bazı satırlarında Yer-Su ruhları veya ilahlarından bahsedilir. Karayer anlamında Yağız Yer tabiri, Orhun Yazıtlarında “Mavi Gök” ifadesiyle yanyana geçer. Bu durum Göktanrı'yı anlatan bu önemli ifade yanında Yağız Yer'in yani Yer Tanrısı (ve ruhları)'nın önemini gösterir.
Yer-Su ruhları üzerinde yaşanılan yeri temsil eden ruhlar olduğundan, dağların eteklerinde, nehir kaynaklarında (pınar), denizlerde otururlar. Bir görüşe göre sayıları 17'dir.
Yer-Su ruhları insanlarla ilgili pek çok şeyi düzenler. Dağ ruhları da bu grubun içine girer. Yer-Su ruhlarında iyi ruhlar zümresinden olup töz yerine de geçer.
Eski Türkler'de yer kültlerine bağlı birçok inanç gelişmiştir. Bunlardan biri Kutsal Dağ ile ilgilidir. Kutsal Dağlar yeryüzünün merkezinde yer alır ve Dünya'nın eksenini oluşturduğu kabul edilir. Eski Türkler'de bazı dağlar kutsal kabul edilmiştir. Bunların en bilineni Ötüken Dağlık ve ormanlık alanıdır. Türk Devletleri burayı devlet merkezi yapmıştır.
Orta Çağ İslam kaynaklarında Türkler'in kutsal dağlara taptıklarına yada onlara saygı gösterdiklerine bazı törenlerini dağlarda yaptıklarına dair bilgiler vardır.
Dağ tepe yada yüksek yerler büyüklüklerinden ve göğe yakınlıklarından dolayı bazen tanrı olarak kabul edilmiş, bazen de göğe ve yere ibadet edilen yerler olarak kullanılmıştır. Her yıl aynı yere gelinerek aynı ritüellerin tekrarlanmaları bu konuda şüpheye yer bırakmaz. Kazvini'nin bazı ifadeleri dağ üzerindeki herşey kutsal olduğunu gösterir. Kutsal dağlar ve yada taşı arasındaki ilişki aşağıda belirtilmiştir.
Türk Diyarı'nda bir dağ vardır. Bu dağdan koyunlar geçerken tırnakları taşlara vurduğunda yağmur yağmasın diye ayakları yünle sarılır.
Türeyiş konusuyla ilişkili olarak ortaya çıkan mağara kültü bu konuyla ilgilidir ve kurttam türeme efsanesinde de görülür. Göktürk Hükümdarlarından birinin geyik şekline girmiş tanrıçayla beraber olmasını anlatan efsanelere de vurgulanır.
Kurttan Türeyiş efsanesiyle ilişkisi bulunan ve Türklerin düşmanlarından kaçarak sığındıkları dağların arasındaki bölgeden(Ergenekon) kurtuluşlarını anlatan ve Göktürk dönemine dayanan Ergenekon Destanı da temelde dağ ve yer kültü ile ilşkilidir. Bu destanda Türk kozmolojisi için önemli bir motif olan demir işi içine girer. Yer unsuru içine giren demir eski Türklerde kutsal sayılıyordu. Bunun bir sebebi de Türklerin yurtlarında demir yataklarının bulunması, Bunların Altay'ın demircileri denilen Türkler tarafından eşlenmesi, özellikle silah yapımında kullanılmasıdır. Kötü Ruhları kovduğuna inanılan demir yeni ölmüş insanların bu bekletilen cesetleri üzerine konur. Demirciler önem kazanmış birçok efsane yada hikayede yer almıştır. Hatta Yakutlar'daki Kıday Balı gibi demirci ustalarının koruyucu tanrısından bahsedilir.
Demirin yada genel olarak madenin kutsal sayılması, kutsal kılıç yada bıçak motifi ile ilk kez Çin resmi tarihi Han-Shu'da Hunların kurban töreni anlatılırken karşılaşırız. Bu hikayede esasında yer unsuru ile ilgili olması gereken tanrısal bir nesne olduğundan yada renginden dolayı bıçak yada kılıç göğe kurban töreninde kullanılmıştır. Göğe kurban töreninde kullanılan Çing-Lu bıçağı yada kılıcı zamanla bir ruh yada ilah haline gelmiştir. Teleüt Türklerinde karşımıza çıkan Kyngrak ve Doğu Türkistan'daki gingrsk (küçük bıçak) sözcüğünün bu kutsal silahla ilgili olduğu düşünülür. Türkler'de de gelişen kutsal kılıç motifi Excalibur kültüne benzer.
Yo-Kan
Yer ilahlarının en kudretslisidir. Dünya'nın merkezinde olduğu varsayılan ve ucu Ülgen'in evine ulaşan Çam Ağacı'nın (Dünya Ağacı) bulunduğu yerde oturur. So-Kam ve Temir-Kam adlı iki oğlu vardır. Yakutlar'da bu ilahın yerini Aan Alahçın Hotun (Hatun) denilen bir ruh Orta Dünya'nın en büyük ruhu olarak ele alınır. İnsanlar, hayvanlar ve doğanın koruyucusudur. Bu tanrının otlar, ağaçlar ve diğer bitkilerin ruhları olan oğulları ve kızları vardır.
Eliade, zaman zaman yere inen sonsuzluğun güçlü beyi olarak nitelenen, dünyadaki varoluşu temsil eden Ulu Toyon'dan bahseder. Bu da Yo-Kan'la kıyaslanabilir.